KAPİTALİST NASIL SERMAYE BİRİKTİRİR?

Her ne kadar Ekonomi Politikası insanlara karmaşık
gelse ve bunaltıcı gibi gözüksede, sade, yalın ve bizlerin
anlayabileceği bir "dilde" anlatıldığında aslında nekadar anlaşılabilir
olduğunu görmekteyiz. Bu konudaki ve diğer işleyeceğimiz konulardaki
herşeyi Sosyalist Akademi sayfamızda kademe kademe
işlediğimiz vakit bir çok arkadaşında bu konuda daha farklı bir bakış
açısıyla olayları değerlendireceğini düşünüyoruz. Konularımızı
Sosyalizmin Alfabesi gibi "çeşitli kitap ve yayınlardan" derlemekle
beraber "birebir almaMaktayız." Bazı yerleri özgün sürecimize göre uyarlamakta, belirli düzenlemelerden sonra size sunmaktayız.

konusunu işlemiştik. Kapitalistlerin işçileri nasıl çalıştırdığını ve
emeklerinin nasıl gasp edildigini anlatmış, ödenmemiş emeğin "artı
değer" olduğunu örnekleriyle sunmuştuk.Kısaca bir önceki konumuzu özetlersek, Artı-değer veya Artı-emek;
"işçinin aldığı ücretin değerini üretmek için gerekli zaman, 4
saattir, işçi, bu 4 saatin sonunda, işi bırakıp evine gitmez Gidemez,
çünkü onu 8 saat çalışması için kiralamışlardır Böylece 4 saat daha işe
devam eder Ve bu 4 saat süresince kendisi için değil, işveren için
çalışır Emeğinin bir kısmı ödenmiş emektir; öteki kısmı ödenmemiş
emektir, işte işverenin kârı, bu ödenmemiş emekten gelir." demiştik.
Şimdi ise bunu dahada açarak, kapitalistlerin nasıl kârlarını
biriktirdiklerini, sermaye birikimini nasıl oluşturduklarını
anlatacağız.
"Sermaye birikimi, bir kutupta daha çok kapitalist ya da daha büyük
kapitalistler, ötekinde daha çok ücretli işçiler olmak üzere sermaye
ilişkisini durmadan yeniden üretir Bu yüzden sermaye birikimi, proletaryanın çoğalması demektir." K.Marks (Das Kapital)
Kapitalist üretim biçiminin, yani bir yandan kapitalistler, öte yandan
ücretli işçiler tarafından yürütülen üretim biçiminin, sadece
kapitalist için durmadan kendi sermayesini değil, onunla birlikte
durmadan işçilerin yoksulluğunu da yeni baştan ürettiği gösterilmektedir;
böylelikle, bir yanda bütün geçim araçlarının, bütün hammaddelerin ve
bütün iş aletlerinin sahibi kapitalistlerin, öte yanda ise,
kendilerini çalıştırabilecek durumda tutmalarına ve çalışabilecek
durumda yeni bir proleterler(isci) kuşağı yetiştirmelerine ancak
yeterli miktarda geçim araçları karşılığında işgüçlerini bu
kapitalistlere satmak zorunda kalan büyük işçi yığınlarının her zaman
varolmaları sağlanmış olur. Ama sermaye, sadece kendini yeniden
üretmekle kalmaz: durmadan artar ve çoğalır, ve
böylece mülksüz işçiler sınıfı üzerindeki gücünü de artırır. Ve tıpkı
sermayenin kendini durmadan daha büyük bir ölçekte yeniden üretmesi
gibi, modern kapitalist üretim biçimi de, durmadan daha büyük bir
ölçekte ve durmadan artan sayılarla, mülksüz işçiler sınıfını yeniden üretir. Bu da Marks'in dedigi gibi "Sermaye birikimi, proletaryanın çoğalması "demektir.
Ama makinelerdeki ilerlemeler ve tarımın yetkinleşmesi vb. durumlar sayesinde, aynı miktar ürün elde etmek için durmadan daha az işçiye
gereksinme olduğuna göre, bu yetkinleşme, yani bir işçi fazlalığı
meydana getirme olgusu, hızla artan sermayeden bile daha hızlı
geliştiğine göre, sayısı durmadan artan işçiler ne olur?
Bu işçiler, işlerin kötü gittiği ya da kapitalistlerin suregen krizleri doneminde, ya emek değerlerinin altında ücret alırlar ve düzensiz bir biçimde çalıştırılırlar, ya da geçimleri kamu yardımıyla
sağlanır. Toplumsal servet ne kadar büyük olursa, nispi artı-nüfus,
ya da yedek sanayi ordusu da o kadar büyük olur. Ama, bu yedek ordunun
faal orduya" (düzenli olarak çalıştırılanlara) "göre oranı ne kadar
büyükse, sefaleti çalışma sırasında katlandığı ıstırapla ters orantılı
olan toplam" (sürekli) "artı-nüfusun, ya da işçiler kesiminin kitlesi
de o kadar büyük olur. Nihayet, işçi sınıfının düşkünler tabakası ile
yedek sanayi ordusu ne kadar yoğun olursa, resmi yoksulluk da o kadar
yaygın olur. "Bu, kapitalist birikimin mutlak genel yasasıdır."
"Kapitalist üretim, ilk kez, bunun için gerekli olan zenginliği ve
üretici güçleri yaratıyor; ama aynı zamanda, kalabalık ve ezilen
işçilerle, bu zenginliğin ve üretici güçlerin bugün olduğu gibi
tekelleştirici bir sınıf yararına değil, tüm toplum yararına
kullanılmasını gittikçe daha çok istemek zorunda kalan toplumsal sınıfı
da yaratıyor." K.Marks (Das Kapital)

Patron yani Kapitalist, işe, para ile baslar. Üretim araçlarını ve
işgücünü satın alır. işçi, işgücünü, üretim araçları üzerinde
kullanarak, metalar üretir. Kapitalist, bu metaları ve bunları para
karşılığında satar.

Bu sürecin sonunda elde ettiği para miktarının, başlangıçtaki para miktarından fazla olması gerekir. Bu fark, onun kârıdır.Eğer
üretim süreci sonunda, para miktarı, başlangıçtaki para miktarından
fazla değilse, kâr yok demektir ve kapitalist, üretimi durdurur. Kapitalist üretim, halkın gereksinmeleriyle başlayıp bitmez. Para ile baslar, para ile biter.
Para, olduğu yerde durarak, muhafaza edilerek daha fazla
para haline gelemez. Para, ancak sermaye olarak kullanılmakla, yani
üretim araçları ve işgücü satın alarak ve böylece yılın her gününün her
saatinde işçilerin yarattığı yeni zenginlikten bir hisse almakla büyür.
Bu, gerçek bir atlı karıncadır. Kapitalist, daha fazla
sermaye (üretim araçları ve işgücü) biriktirebilsin diye gittikçe daha
çok kâr etmeye, daha çok kâr edebilsin diye daha da çok sermaye
biriktirmeye, daha çok sermaye biriktirsin diye daha da çok kâr etmeye bir kisir dongu olarak çalışır.
Şimdi kârları artırmanın yolu, işçilere, gittikçe daha fazla metaı, gittikçe artan bir hızla, gittikçe azalan bir maliyetle
ürettirmektir.
İyi bir fikir, ama bunu nasıl yapmalı?
Cevap: Makineler ve bilimsel yönetim.
Daha büyük bir iş-bölümü. Yığın üretimi, [îsi] hızlandırma. Fabrikada daha büyük aktivite. Daha çok makine. Bir işçiye, daha önce, beş işçinin, on işçinin, onsekiz işçinin, yirmiyedi işçinin yaptığı kadar bir üretme gücü veren, motorlu makineler...
Makineler tarafından "gereksizleştirilen" işçiler, ya yavaş yavaş açlıktan kırılan, ya da kendi varlığı ile bir iş bulabilmiş
olanların ücretlerinin düşmesine yardımcı olan bir "yedek sanayi ordusu" haline gelirler.

Ve makineler, yalnızca fazla bir isçi nüfusu yaratmakla kalmazlar, aynı zamanda, emeğin niteliğini de değiştirirler.Hünersiz düşük ücretli emek, daha önceleri hüner ve yüksek ücret gerektiren emeğin yaptığı işi yapabilir.
Fabrikalarda, çocuklar büyüklerin, kadınlar erkeklerin yerini alabilirler.
Rekabet, her kapitalisti, diğer kapitalistten daha ucuza meta
üretmenin yollarım aramaya zorlar. "Birim emek maliyeti" ne kadar
düşük olursa, rakiplerinden o kadar ucuza satması ve gene de kâr etmesi
mümkün olur. Makine kullanımın yaygınlaşması ile, kapitalist,
işçilerine, gittikçe daha çok malı, gittikçe daha hızlı ve daha ucuza
ürettirebilecektir.
Ne var ki, bunu başarabilen yeni ve geliştirilmiş
makine, çok büyük paralara mal olur. Bu, öncekinden daha büyük ölçekli
üretim, gitgide büyüyen fabrikalar demektir. Başka bir deyişle, gitgide
daha fazla sermayenin birikmesi demektir. Kapitalist için başka bir seçenek yoktur.
Kârın en büyük kısmı, en ileri ve en etkin teknik yöntemleri kullanan
kapitaliste gider. Bundan dolayı, bütün kapitalistler, iyileştirmeler
için uğraşır dururlar. Ama bu iyileştirmeler giderek daha
fazla sermayeyi gerektirir, îş alanında kalabilmek, ötekilerin rekabetlerine dayanabilmek ve elindekini koruyabilmek
için, kapitalist, sermayesini durmadan genişletmek zorundadır.
Kapitalist, daha çok kâr etmeyi daha çok biriktirmek ve böylece daha da çok kâr etmek için istemekle kalmaz, sistemin
de kendisini böyle davranmaya zorladığını görür.

★ Özetlersek; Kapitalistin sermayesi proleter (işçi) sınıfının sömürülmesiyle ve kapitalist üretim ilişkilerinin yeniden üretilmesiyle büyür. Bu bir çarktır
ve bu çark makinelerin emeği büyüterek şeklini değiştirmesi ve bu
emeğin "ödenmemiş" kısmının yani artı-değerin kapitalistler tarafından gasp edilmesi ile durmadan kendini tekrarlar. Ucuz mal için ucuz emek onun için değismez bir kuraldir.Bu role kapitalist uymakta mecburdur, çünkü buna uymadığı koşullarda zarar edecektir.
Bu role proleterde uymak zorundadır. Uymadğı koşullarda kapitalist tarafından işten atılır.
Tabiki tek uymalari gereken kural bu değildir. Büyük kapitalistin küçük kapitalisti yuttuğu, dahası yutmas gerektiği TEKEL'ci bir yönüde vardır. Bunuda bir sonraki konumuzda işleyeceğiz.
K.C.Y