SINIF MÜCADELESİ NEDİR?

"Günümüze kadar bütün toplumların tarihi, sınıf çatışmaları tarihidir" K.Marks-F.Engels
Sınıf mücadelesi, sınıflar arası dialogları yaratan, onları yeniden oluşturan ve dönüştüren tüm etkinliklerin bir bütünüdür.
Zengin
veya yoksul, güçlü veya zayıf, siyah, beyaz, sarı veya esmer olsun,
insa’nlar her yerde yaşamak için gereksindikleri şeyleri üretmek ve
bunların dağıtımını yapmak zorundadırlar.
Almanya, Fransa, ABD gibi "gelişmiş" tabir edilen ülkelerin üretim ve dağıtım sistemine kapitalizm denir. Dünyanın birçok öteki ülkelerinde aynı sistem vardır.
Ekmek,
giyecek, konut, otomobil, radyo, gazete, ilaç, okul ve diğer her şeyi
üretmek ve dağıtmak için şu iki esas unsurun bulunması gerekir:
1. Toprak, madenler, hammaddeler, makineler, fabrikalaryani iktisatçıların "üretim araçları" diye adlandırdıkları şeyler.
2. Emek gerekli malları meydana getirmek için güç-lerini ve hünerlerini üretim araçları üzerinde ve bu araçlarla
birlikte kullanan isçiler.

ülkelerde üretim araçları, kamu mülkü değildir. Toprağa, hammaddelere,
fabrikalara, makinelere, bireyler, yani kapitalistler sahiptir. Bu, pek
önemli bir olgudur. Çünkü, üretim araç- larına sahip olup olmamanız, sizin toplumdaki konumunuzu belirler.
Eğer üretim araçlarına sahip küçük gruba yani kapitalist sınıfa dahilseniz, çalışmadan yasayabilirsiniz.
Üretim araçlarına sahip olmayan büyük gruba yani işçi sınıfına dahilseniz, çalışmadan yasayamazsınız.
Bir sınıf sahip olarak, öteki sınıf çalışarak yaşıyor.
Kapitalist
sınıf, gelirini, başkalarını kendi hesabına çalıştırarak elde eder;
oysa işçi sınıfı, gelirini, yaptığı iş için aldığı ücret biçiminde
sağlar.
Yaşamak için gerekli malların üretiminde emek baş yeri
tuttuğuna göre, emeği sağlayanın işçi sınıfının bunun karşılığında çok
cömertçe ödüllendirildiğini sanabilirsiniz.
Oysa hiç de böyle değildir. Kapitalist toplumda en büyük geliri elde eden en çok çalışan değil, en fazla şeye sahip olandır. Kapitalist toplumda çarkları döndüren kârdır.
Açıkgöz işadamı demek, satın aldığı şey için elden geldiğince az
ödeyen, sattığı şeyler içinse koparabileceği en büyük miktarı alan adam
demektir. Yüksek kârlara giden yolun ilk adımı masrafları azaltmaktır.
Üretim masraflarından biri, emeğe ödenen ücrettir. Bu nedenle, elden geldiğince düşük ücret ödemek işverenin çıkarmadır. Aynı şekilde, işçilerini elden geldiğince çok çalıştırmak da onun çıkarınadır. Üretim
araçlarına sahip olanların çıkarları ile bunlar için çalışan insanların
çıkarları birbirine karşıttır. Kapitalistler için önce mülkiyet sonra
insanlık, işçiler için ise önce insanlık yani kendileri sonra mülkiyet
gelir. Kapitalist toplumda iki sınıf arasında daima bir çatışma olmasının nedeni de işte budur.
Sınıf
savaşında iki tarafın da davranışı, zorunlu oldukları davranıştır.
Kapitalist, kapitalist olarak kalabilmek için kâr etmek zorunda olduğu
gibi, işçi de yaşayabilmek için doğru dürüst bir ücret almaya çabalamak
zorundadır. Taraflar ancak karşısındakinin zararı pahasına başarıya
ulaşabilir.

için kapitalist toplumda, üretim araçları sahipleri ile işçiler
arasında varolması zorunlu ilişki, bıçakla gırtlak arasındaki ilişki
gibidir.
Marks ve Engels’e göre, "Özgür
insan ve köle, patrisyen ve pleb, senjör ve serf, lonca uslası ve lonca
emekçisi, kısacası ezenle ezilen, sömürenle sömürülen sürekli bir
çatışma halinde, kimi yerde gizlice ve kimi yerde açıkça, ya toplumun
devrimci bir biçim değiştirmesiyle, ya da çatışan sınıfların birlikte
çöküşüyle sonuçlanan kesintisiz bir savaşım sürdürürler."
Özetlersek ezenle-ezilen, sömürenle sömürülen arasındaki mücadele. antik çağda köle-efendi, orta çağda köylü-feodal toprak ağaları ve burjuva devriminden
sonra başlayan ve sanayi devrimiyle, yani Kapitalizmle beraber iyice
şekillenen işçi - işveren (proletarya-burjuvazi) ilişkileri bu bağlamda
ele alınır. Ezen ve Ezilen arasindaki bu iliskiler toplaminin birbutun
tanimlanmasina, "Sinif Mucadelesi" denir..
